20 Haziran 2009 Cumartesi

dünden kalanlar..


hadi selametle diyip çıktık..(kime dediysek sabahın altısında)


 aldık erzağımızı düştük yine yollara, varıncaya kadar yolumuz bir hana veyahut bir kervana bilemedin üç beş dostun ocağına..duracağımız yoktur biline..


artvinden çıkıp erzurum yolu üzerince bitlise doğru gidicez bakem.
 çoban dede köprüsü
 artvinden bindiğimiz araçta bagajda bulunan sırt çantalarımızın mazota bulaşması işimizi biraz zorlaştırdı,yeni çanta yeni kıyafetler falan..bzim ismail gardaş bide bu durumu farketmeden çantasını hertarafına bulaştırmaz mı..allahtan benim sırtçantam ismailinkinin üstümdeydi çok üzülüyorum ya ismail çoook:)
 
erzurumda bir süre mola verip temel ihtiyaçlarımızı giderdik..


erzurumda bir süre mola verip temel ihtiyaçlarımızı giderdik..












erzurumda saçımı kestikten ismailede üst baş ayarladıktan sonra artık hazırdık yaklaşık 4-5 saat erzurumda kaldıktan sonra bitlis tatvana doğru yola koyulduk..
 
 


akşama doğru bir araç bulduk ve muş bulancak üzeri gece 23:30 gibi tatvana vardık ve baya açtık.hemen dışarıda tezgahta ciğer yapan abiye yanaştık..siz siz olun yemeyin lokantalarda kapalı alanlarda yemek.yanaşın bu sokkak lezetlerine yanaşın efendim korkmayın.

 
ciğerleri alıp tatvanı gece gezmeye başladık,çok küçük ve tatlı bi yer oldukça hoşumuza gitmişti burası.geceyi geçirmek için sahil kenarındaki öğretmen evine gitik malesef yer yoktu bizde kalacak bi yer aramak üzere tatvan sokkaklarına daldık..
 

gece bir gibi bi otel bulduk hemen yerleştik baya yorulmuştuk duş alıp bi an önce yattık,sabah baya yer dolaşmamız gerekiyordu..
sabah kahvaltı yapıp bitlis merkeze geçtik ordaki işlerimizi halletikten sonra tatvanı dolaşmaya başladık.sabah kahvaltı yapıp bitlis merkeze geçtik ordaki işlerimizi halletikten sonra tatvanı dolaşmaya başladık


 tatvan ve van gölü..


biz mi kurtarıcaz bu gezegeni deyip iskenderleri mideye indirdik..

sonra da bunları eritmeye başladık..


 
bi kaç artistik jimnastik hareket..
ve ismailin hazin sonu:)aklını alırım demiştim.


alışveriş merkezinde otururken vana nasıl geçebileceğimizide bi kaç yere sorduk.bu sırada van gölüne doğru bakarken gemilerin bulunduğu bi liman gördüm bunların nerye gitiğini hemen garsona sordum vana gidiyorlar dedi bazen yolcu da alıyorlar ama çok uzun sürüyor deyince bn hemen ismaile tamamdır vana gemiyle gidyoruz dedim ve limana doğru yola koyulduk.
limana vardığımızde geminin saat 5 gibi kalkacğını öğrendik yaklaşık bi yarım saat bekledik ücrete 5 tl ydi yaklaşık 4 saat sürüyormuş arabayla da van 2 saat sürüyormuş ama destansı van gölünün üstünden gitmek varken..
 
kalkış vakti geldiğinde bizden başka yolcu olmadığını gördük zaten kaptan dışında bi kaç tane daha görevli vardı biz hemn en üst katta çıkıp manzaranın tadını çıkarmaya başladık ..
 sanki gemi bize tahsis edilmişti..açıkçası van gölününde bu kadar büyük ve güzel olacağını tahmin etmemiştim adeta aşık oldum..ve müzik dinlemek..

hayatım boyunca unutamayacağım bi yolculuktu..ne kadar zevk verdiğini anlatamam.ve bugüne kadar yaptığım en güzel seyahati ..

 saat 5 gibi binmemizde bu yolculuğu asıl güzeleştiren şeydi vana yaklaştıkça güneş batıyordu..

 
iskeleye yanaştığımızda artık hava kararmıştı bu arada gölün üzerindeyken hafif bi yağmur yağdı yalnız van tarafında şimşekler çakarken tatvan tarfında hava oldukça açık ve güneş tüm güzeliğiyle batıyordu bizde tam ortadaydık..
limana iner inmez bulduğumuz ilk yiyecek stoğuna saldırdık..

mısırları yedikten sonra van merkeze geçip kalacak yerimizi ayarladıktan sonra çıkıp biraz dolaşacaktık ve otostop yapmaya başladık on dakika sonra öyle bi araç durdu ki sormayın karanlık olduğu için aracı göremiyoruz bembeyaz bir şahin kapıyı açtım içerde 40 yaşlarında bi abi ama ayakabısına kadar bembeyaz ve boynunda altın bi kolye yemin ediyorum eksik var fazla yok nyse..
durdurduk artık binicez bn öne bindim ismail arkaya eleman bi de sarhoşmu sorma gitsin.ben içimden diyorum ki bu araçtan hayırlı bi şekilde inemicez galiba,abi bi de temizlik hastası obsesif biner binmez elimizi temizlememiz için ıslak mendil verdi aracıda çok temiz ve süslü.nereye gidyorsunz dedi dolaşıyorz dedim demez olaydım öğretmen evine gdecez dedim ooo dedi tamam siz msafirsiniz size bi vanı gezdirmeden bırakırmıyım dynce ne kadar abi gerek yok sn bizi müsait bi yerde indir biz gderiz desekte boşa..bide en sol şeriteyiz 10 la gidyoruz araçlar vızır vızr geçiyor yanımızdan nyse ki bn adama dalmadn bizi öğretmen evinin önünde indirdi bi oh çektim telini de verdi bi şey olursa arayın bni diye.:)
aslında adam iyi niyetlidiyde sarhoş olduğndan biraz sıkıntı yaratı arçtada hiç drmadan her konu hakkında konuştu durdu, bn türk sanat musukisini çok seviyorum diyor araçta arabesk hiç durmadan çaldı..böyle işte.acımız büyük.

öğretmn evinde herzaman ki gibi yer olmadğndan bu arkadaşlar bize kalacak yer konusunda çok yardımıcı oldular saolsunlar,onlarda kalmamız için çok ısrar etselerde biz bi pansiyonda kalmayı ve onlara yük olmamayı tercih ettik..
 
baya bi pazarlık mücadelesi verdikten sonra galibiyetimizle sonuçlanan ,15 tl verip geceyi geçirdiğimiz pansiyon..


iyi bir kahvaltı vanı fethetmemiz için önemliydi.. vanı biraz gezip bi mağazada ufak tefek bi kaç şey aldıktan sonra van kalesine doğru yola koyulduk..
urartular tarafından yapılmış olan van kalesi..ilk güzergahımız.

 burada yan tarfımda bulunan taşların mezar olduğunu sandık , ama öyle değilmi baksanıza mezar gibi neyse ismaile dedim ki abi bi fatiha okuyalımda ayıp olmasın ,taşlara doğru yanaşıp ikimizde elerimizi açıp dua etmeye başladık tam o sırada ordan geçen küçük bi çocuk aynen şöyle 'abi niye dua ediyorsnz onlar mezar değil biz diktik onları çiçek için 'deyince ismaile gözgöze geldik bozuntuya vermeden 'bilyoz oğlum mezar olmadığını ala ala işine bak sen.eşşek herif seni':D

bize van kalesini tanıtan ve 4 dil bilen rehberlerimiz..
 çocukların söylediğine göre buraya gelen yabancı turistlerden bazıların bu yazıtları kırıp çantalarına koyarak götürüyormuş işte bu kadar sahipsiz bizim tarihimiz malesef..adamlarda olsa şimdi etrafını ve üstünü kapatıp müze yapmışlardı..

kralın şuan benim durduğum yerde durup halka seslendiği ve burdan adaklar adandığı söyleniliyor hatta kalede kanların akıtıldığı bi yol bile yapılmış.aşağıda yerleşim yerleri var diğer iki camide osmanlı zamanında yapılmış ve tabi sonradan restore edilmiş..

 
yukarıdaki resimde gördüğünüz mimar sinanın tasarımını yapıp çizimini gönderdiği cami..
  
karşıdaki kapı genişliğindeki karanlık alan kralın kaldığı yer tepeden aşağıya doğru inen bi merdiven yoluda yapılmış ama şuan ondan eser yok..


kralın odası olduğu söylenilen yer içerisi o kadar karanlık ki çıplak gözle hiçbirşey görülmüyor..



başımın izasında iyice baktığınızda bi bayan resmi göreceksiniz..burası oldukça karanlık biz sadece çocukların söyledikleriyle hareket ediyoruz işte böyle tablolarla karşılaşınca çok sinirleniyorum kardeşim şuraya biraz sahip çık bi ışıklandırma koy bi rehber koy ne bilim güvnlik görevlileri olsun..


arkadaki caddenin dünyanın en uzun ikinci caddesi olduğu söyleniliyor inanmayıp o caddeyi bi baştan diğer başa yürüdük..(şaka lan şaka ölle bi baktık işte)

kaleyi dolaştıktan sonra hemen yakınındaki sahile doğru yolla koyulduk.van gölü çok durgun ve güzel,ama gördüğüm kadarıyla değeri pek biinmiyor..
ve doğunun çocukları..

vanın bi diğer meşhur şeyi kahvaltısı burda mükemel bi kahvaltı yapabilirsiniz tamamen herşey doğal masaya süt dahil urartuların bir zamanlar kahvaltıda yedikleri gevrekler bile geliyor yaklaşık 20-25 çeşit oluyor masada..yalnız biraz pahalı kişi başı 16 tl ..


vanda özellikle son zamanlarda su sporları düzenleniyor bu çok güzel bişey..


van kalesini bir süre dolaştıktan sonra sahil yoluna indik öğle yemeğini kıyıdaki bi teknede ekmek arası balık yiyerek geçirdik..

yine van merkezde genelde urartulardan kalan eserlerden oluşan bir müze var orayıda bi gezelim dedik..



edremit ve vangölünden bi görüntü..

kümbetler ve anıtsal mezarlar..


tiplere baksanıza ..


ve van gölü üzerindeki en büyük ada olan akdamar adası üzerindeki akdamar kilisesi..

Adanın adının nereden geldiğine dair yaygın halk hikayesine göre, zamanında bu adada yaşayan baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan Müslüman bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara'yla buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakarak boğulur. Ah Tamara! isminin dönüşerek zamanla Ahtamar biçimini aldığı anlatılır..
kilise gerçekten çok güzel işlemeler ve motiflerle süslenmiş bir kilise bir de bi adada olması ona ayrı bi tad veriyor..

kilseye her yıl ermniler gelip ayin yapıyorlar tabi yakın zamna kadar böyle bir şeye izin verilmemiş.kilisenin dış yüzeyini yaklaşık 600 hayvan figürü süslüyor..
 
gerçekten mükemel işlemeler neredeyse kilisenn her noktasında bir fügür bir olay tasvir ediliyor.
 kilisenin iç kısmında da hz. isa' doğumundan ölümüne kadar olan olaylar
resimlerle duvara yansıtılarak anlatılmaya çalışılmış..
  
van ercişte van kedilerini koruma altına alındığı bi kedi evi var orda çok sevimli van kedilerini görebilirsiniz..


yine ercişte yılın belli döneminde balık bendi denilen yerde balıkların akıntıya karşı geçişleri mükemel bi görünüm ortaya koyuyor.dereye yanaşıp avuçladım resmen elimle bi kaçını ileriye doğru fıralatım gitmek istedikleri yere hemen ulaşsın diye..

 ordan vanın bir diğer ilçesi olan muradiyeye doğru kaptırıyoruz.ve muradiye şelalesi

bu kareyi çekebilmek için makinemin bi kısmını suyun içine soktum..(yani bunlar hep emek diyor yazar:D)


tepeden aşağıya inip bir süre tek başıma şelalenin kaynağını takip etmeye başladım baya bi ilerledim ağaçların arasında..

bu güzel renkli kuşuda o ağaçlardn biride görüp çektim tabi beni biraz zorladı ozamn anladım ki vahşi doğa fotoğrafçılarının işi çok zor..


ilerledikçe ilerde bi köy olduğunu gördüm..

o köyün güzel kızları..

 fotoğraflarını çektikten sonra nereye gideceklerini sordum ninelerine dondurma alacaklarını söyleynce onları alıp dükkana geldim.


muradiyedeki şeytan köprüsü..neden şeytan köprüsü demişler acaba köprünün altındaki yarığa kadar inip baktım ama bi anlam çıkaramdım suyun o dar geçiten geçmesi farklı bi hava yaratıyor tabi..

deliye hergün bayram kopmadığımız yer yok.araçta halay dan tutunda..
 




















 vanı gezdikten sonra yüksekovanın vana 3 saat sürdüğünü öğrendik ee orda da ismailin kardeşi görev yapıyordu gitmemek için hiçbir sebep kalmamıştı..


üç saat süren yolculukta yaklaşık 3-4 defa durduruluyorsunuz ben bu duruma şırnaktan alışık olduğumdan ismailin canı baya sıkıldı.tabi bu durumlarda öğretmen olmamız ve öğretmnkimlik kartımızn olması işlerimizi baya kolaylaştırdı.saolsunlar hiç sıkıntı çıkarmadn geçiriyorlar.akşam 21:30 gibi yüksekovaya vardık şehrin içine doğru ilerlerken ismailin kardeşini arayıp buluşacağımz noktayı belirledik..

 
ismailin kardeşi zirrat bankasında memurdu ve onlara ayrılmş olan lojmanda kalıyordu buluşup evine geçtik .nedense yüksekovaya varmamız bizi baya mutlu etmişti artık en uçtaydık burdan daha ötesi yoktu..


  
eşyalarımızı yerleştirip biraz dinlendikten sonra gece 23:00 gibi dışarı çıkıp yüksekova sokaklarını dolaşmaya başladık ve herzamnki gibi şunu gördüm ki hiç de öyle abartılı ve tehlikeli bi durum yok aslında bunu şırnakta geceleri dolaşırkende teyid etmiştim.

 
vandan ayrıldığımzdan beri hiçbirşey yememiştik o sıra kapanmak üzere olan bi lokantaya daldık elemanlar kapatıyoruz ama madem geldiniz sizn karnınızı doyuralım dediler işte küçük yerlerin bu samimi ve sıcak atmosferini çok seviyorm büyük bi şehirde nerdeyse imkansızdır kapatmakta olan bi yeri açtırıp size yemek yapmaları.lokantada hiç masa yok içeri girdiğinizde kapıdan itibaren her taraf halıyla döşenmiş ayakabılarınızı çıkarıyorsunuz ve sizin çin hazırlanmış divan köşelrine oturup samimiyetle yapılan hizmetin ve lezetine doyum olmayan yemeklerin tadını çıkarıyorsunuz.



 gece karnımızı doyurup ordan ayrıldıktan sonra eve geçtik ve sabah kalkıp 'yüksekovaya barış' sloganıyla dolşmaya başladık..


yüksekova küçük bi yer ama neredeyse istediğinz herşeyi bulabilirsinz sokaklarda baya bi ayak terletikten sonra yüksekovanın tek alışveriş merkezine daldık..

 bu karede kim galip kim mağlup o kadar belli ediyor ki kendini:D
  
yüksekovadan sonra ismail ileayrıldık ben artvine kadar tek başıma gitmeliydim.ağrıya kadar 4-5 araçal geldi ağrıdayken içinde bulunduğum araç erzuruma kadar götürecekti beni fakat ağrıda görev yapan ahmet aklıma geldi aradım ağrıda olduğumu söyledim bu arada hava kararmıştı hemen in bekle geliyorum dedi.akşam aç karnımızı doyurmak için bi lokantaya atık kendimizi daha sonra tatlı ve arkasından ağrıyı gece turuna çıktık


  ağrı dağı..merkezden ii bi görüntü alamayınca göbekte bulunan 5 katlı bi binanın en üst katına çıkıp anca bu görüntüyü elde edebildim..

ağrıdan...
 




















artvine kadar neredeyse ilçe ilçe geldim.her geldiğim ilçede de bir tur atıp öyle geçiyorum diğerine.yol boyunca öss sınavına girecek öğrenciden tutunda,yeni atanmış bir grup öğretmenden,öğretim görevlisine,sırf şamata için yola çıkmış iki manyağa kadar bir o kadar renkli geçen bir dönüş oldu lakin onları anlatmaya zaman yetmez herşeyide sizinle paylaşmak olmaz bunlarda benim kesemde dursun bir gün olurda karşılaşırsak zaman geçsin diye çıkartıp bozdururum bunları.de hade eyvallah..