11 Mayıs 2012 Cuma

Sırtında çantasıyla dünyayı dolaşıyor..


 O bir gezgin... 'Sırt Çantalılar Grubu'nun da kurucularından. Makine mühendisliği yaparken yüreğinden kopup gelen özgürlük isteğine karşı koyamadı, tek yönlü uçak biletini kestirdi ve istifa ettiği gibi soluğu Güney Amerika'da aldı


Bir yıl boyunca hem Amerika’yı keşfetti hem de kendini. “Herşeyin başı hayal kurmak” diyen Engin Kaban (29) bundan sonra Antartika’ya gitmeyi hedefliyor. Seyahat notlarını www.rotalatinamerika.com adresinde görebilirsiniz. Ama önce bu röportajı okuyun...

Hikayeniz nerede başlıyor? Kaç yaşındasınız, nerede yaşıyor ve ne iş yapıyorsunuz?

29 yaşındayım, makina mühendisiyim ve şu aralar İzmir’de yaşıyorum. Aslına bakarsanız hikayem, uzakta ve farklı olanı merak etmemle başlıyor.

  Gezgin kanı size nereden bulaştı?

Bu, doğuştan gelen bir şey olsa gerek. İlkokula giderken bile turistik yerlere gelmiş yabancı genç gezginleri sırtlarındaki kocaman çantalarıyla gördüğümde “Büyüyünce ben de bunlar gibi olacağım” dediğimi hatırlıyorum. Bir kez sırtınıza çantayı takıp yola çıktığınızda bu, bir süre sonra bağımlılık haline dönüşüyor. Benimki de aynen böyle oldu.

Kaç yıldır geziyorsunuz?

Küçükken ailemle birlikte Türkiye’nin birçok yerine gittim. Bireysel olarak seyahatlerime üniversite yıllarında başladım. İlk kez yurtdışına çıktığımda 19 yaşındaydım. O gün bugündür yollardayım. 10 yıldır geziyorum. Bu süreçte farklı kıtalarda çok sayıda ülkede bulundum.

İzmir’de makine mühendisliği yaparken bir anda işinizi bırakıp Güney Amerika’ya mı gittiniz?

Aslında bunun esas sebebi, yola çıkma ve özgür olma dürtüsüydü. Yıllardan beri kafamda böyle uzun bir seyahat yapma fikri vardı. Güney Amerika ülkeleri ise yaşam tarzı, kültürü, müziği, dili ve daha birçok yönüyle ilgimi çekiyordu. Doğru zamanın geldiğini düşündüğümde sadece gidiş uçak bileti alarak yola çıktım. Ne kadar süreceğini ve ne yapacağımı bilmiyordum. 1 yıl sonra geri döndüm.

Başka bir ülke için yine aynı şeyi yapar mısınız?

Ya da yakın zamanda böyle bir planınız var mı? Şu aralar net bir planım yok ama yaşam ne zaman ne getirir bilinmez tabii. Dünyada görülmeyi bekleyen çok fazla yer var.

En sevdiğiniz seyahat rotalarını çizer misiniz?

Türkiye için konuşursak Fethiye-Antalya arasında uzanan 500 kilometrelik Likya Yolu yürüyüş parkuru kesinlikle favorim. Farklı doğal güzellikler sunan bu tarihi yol boyunca görülecek ve yapılacak çok şey var. Avrupa’da, İskandinavya bölgesi yaşam tarzı ve kültürüyle çok farklı. Öğrencilik yıllarımda bir süre İsveç’te de yaşadığım için ayrı bir sempatim var Kuzey ülkelerine. Uzun soluklu seyahat düşünenler için ise Güney Amerika ideal. Burada ülkelerin vize istememesi ve nispeten ucuz olması göz önünde bulundurulduğunda her geçen gün daha popüler hale geliyor.

  Gezgin olmanın yararları ne?

Gezgin olmak, kendi küçük dünyamızın dışında aslında neler olduğunu birinci gözden tecrübe etmeyi sağlıyor. Tanışılan her yeni insanın size kattıklarıyla sentez bir dünya görüşünüz oluşuyor. Farklı toplumlar, kültürler, dinler, coğrafyalar hakkında esasen bilgisizliğimizden kaynaklanan önyargıları yıkma konusunda, gezip yerinde görmekten daha etkili bir yöntem düşünemiyorum. Sizi son derece misafirperverce ağırlayan sıcak insanlara nasıl düşmanca yaklaşabilirsiniz ki?

TATİL YAPMIYORUM KENDİMİ TANIYORUM”

 Sitenizde “Hala bu yaptığımı tatil zannedenler var. Hayır. Bu bir yolculuk. Kendimle yüzleştiğim, birtakım tehlikelerin içinde olduğum, çoğu zaman da tek başıma mücadele verdiğim bir macera” diye yazmışsınız...

Tatilde rahatınızı düşünür, kafanızı boşaltır, evinize dönersiniz. Benimki gibi bir yolculukta ise zorluklar ve bilinmezlikler vardır. Sadece yeni bir ülkeye gitmem değil, aynı zamanda kendi iç yolculuğum söz konusu. Gezerek kendimi tanıdım. Farklı durumlarda nasıl tepki verdiğimi, kimden zarar gelebileceğini, vücut dilini, iletişimi öğrendim. Evim yoktu ve benim için bir mobil yaşam deneyimiydi.

“SEYAHAT LÜKS DEĞİL İHTİYAÇ”

 İyi bir gezgin olmak için ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle esnek olmalı. Yoldayken ne zaman ne yaşayacağınız belli olmaz. Her türlü koşula hızlı adaptasyon önemli. Yabancı dil şüphesiz gerekli ama ondan da önemlisi iletişim kurmak. Minimalist yaklaşım da gezginin işini kolaylaştırır. Örneğin bir sene süren, 4 mevsimi yaşadığım yolculuğumda tüm eşyalarımı bir sırt çantasına sığdırdım. Ayrıca iyi bir yön duygusu, risk yönetimi, merak etmek ve heyecan duymak şart.

  “Seyahat için çok para lazım” diyenlerden misiniz yoksa küçük bütçe ile mi seyahat ediyorsunuz?

Özel araçlarla seyahat edip 5 yıldızlı otellerde kalarak geziyorsanız tabii ki çok para lazım. Ancak bizler gibi sırt çantalı gezginlerin felsefesi daha farklı. Seyahatin bir lüks değil, ihtiyaç olduğunu savunuyoruz ve herkesin bütçesi dahilinde gezebileceğini düşünüyoruz. Cebinde neredeyse hiç para olmadan yola çıkıp gittiği ülkelerde çalışarak hayatını kazanan ve yıllarca dünyayı gezen birçok gezgin var. Kurucularından olduğum Sırt Çantalılar Grubu gezgin kültürünü geliştirmek, düşük bütçeyle akılcı seyahatin mümkün olduğunu göstermek ve geniş kitlelere yaymak adına çeşitli sunumlar, etkinlikler düzenliyoruz, üyeler arasında yoğun bilgi trafiği sağlıyoruz. İlgi duyan herkes www.sirtcantalilar.com üzerinden aramıza katılabilir ve projelerimizin parçası olabilir

“Bazen evde bazen yurtta...”

Nerelerde kalıyorsunuz?

Genel olarak uzun yıllardır üyesi olduğum ve gelişimi için gönüllü çalıştığım, dünyadaki gezginleri bir araya getiren konukseverlik ağları (Hospitality Club, Couchsurfing) sayesinde yerel insanların evlerine konuk oluyorum. Böylece kültürün içine giriyorum. Bunun dışında doğada çadırımla kamp yapıyorum. Ayrıca bizim gibi ‘sırtçantalılar’ için tasarlanmış olup bir odada 6-10-20 kişi kalabileceğiniz ranzalı öğrenci yurdunda ya da koğuşlara benzetilebilecek hostellerde kalıyorum. Bazı ucuz ülkelerde, 3-4 dolar gibi fiyatlara orta sınıf otel odalarında kalmak da mümkün. Veya bulunduğum ortamın şartlarına uygun olarak hamakta, sahilde uyku tulumumda geceliyorum.

  Gittiğinizde arkanızdan ahlanıp vahlanan olmuyor mu?

Kesinlikle oluyor. Aslında benim için işin en zor taraflarından biri de bu. Ama beni anlıyor ve destekliyorlar. Bütün bunlar, geri dönmek için güzel bir motivasyon kaynağı oluşturuyor.

Başka plan ve hayalleriniz ne?

Antarktika Kıtası en çok görmek istediğim yerlerin başında. Bunun dışında Güneydoğu Asya ülkeleri, Türkiye’den karayoluyla Hindistan-Nepal rotası ve Orta Amerika bölgesi önceliklerim arasında. Sonra sıra Afrika’ya gelecek. Herşey için doğru zamanı bekliyorum. Bu tarz benzer uzun soluklu yolculukları gerçekleştiren birçok batılı gezgini destekleyen kurum ve sponsorlar oluyor. Yol boyunca çeşitli sosyal sorumluluk projeleri de gerçekleştirilince yolculuk herkes için daha anlamlı oluyor. Benim de bu konularda çeşitli projelerim var. İlgili kişiler sitem üzerinden irtibat kurabilirler. Her şey hayal etmekle başlıyor.

“PATAGONYA BUZULLARI FAS’IN PAZAR YERLERİ...”

 Sizi en çok etkileyen yer neresi oldu?

Patagonya bölgesinde gördüğüm devasa buzullar, Amazon Ormanları’ndaki sıradışı yaşamlar, Fas’taki pazar yerleri... Aslında liste uzayıp gider.

İlginç anılarınız vardır mutlaka.

İtalya’da kaldığım bir hostelde her şeyimin içinde olduğu sırt çantam kayboldu. Bütün araştırmalara rağmen bulunamadı. Ertesi gün uçağım vardı, eşyasız, üzerimde bir şort ve bir tişörtle sıcak İtalya’dan o dönem yaşadığım soğuk İsveç’e uçtum. İki gün sonra hostelle telefonda konuştuğumda birisinin yanlışlıkla çantamı aldığını, ben ayrıldıktan kısa süre sonra geri getirdiğini söylediler. Çantam, tüm eşyalarımla birlikte 2 ay İtalya’daki hostelin resepsiyonunda beni bekledi. Nihayet bulduğum ucuz bir uçak biletiyle çantamı almak için günübirlik gittim. Her şey yerli yerinde duruyordu.

( 24.12.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder