göllere tek başımıza gideceğimizden dün ordaki
bir kaç kişiden de nasıl gidileceği konusunda bilgi topladık hepsinin
söylediği bir çok insan gitiğinden oluşmuş olan patikayı takip edin sizi
dos doğru göllere götürür diye buna dayanarak tepeyi çıktıktan sonra
patikayı buluk yukarıya doğru sabahın ilk ışıklaraıyla berabar çıkmaya
başladık.bugün sis olmaması etrafı tüm güzeliğiyle önümüze seriyordu yük
ümüz
olmadığından da yorucu olmayan kefiyli bir yürüyüşle gölere doğru devam
ettik.aslında bu sabah dün akşam tanıştığımız ve kendisi daniz kaptanı
olan lakin karaya hasret mustafa abiyle beraber çıkacaktık sözde ,öyle
anlaşmştık akşamdan,ama onu sabah kaldırmak için yatığı odanın önüne
gittiğimde 'siz gidin ben size yetişirim' rapiğiyle onu geride
bıraktık.çok cana yakın ve samimi biriydi açıkçası deli bi adam mustafa
abi boş vakitlerinde kafasının estiği bir şehre bi bilet kesiyor ve
ordanda canı nereye isterse oraya kaçgün kalmak isterse okadar kalıyor
böyle doğaçlama takılan bi gezgin kendisi.akşam yemeğinde baya güzel bir
sohbet geçti aramızda ki akşam yemeğinide bizim ödememize izin vermeyip
o ödedi.dünyada gitmediği bi kaç ülke kalmış sadece.aynı zamnda evli ve
iki çocuk babası kendisi.akşam onunla beraber yürüyecektik göllere
fakat bu sabah sanırım çok yorgun olduğundan katılamadı bize.
yaklaşık bir saatlik yürüyüşten sonra ilk
gölümüze vardık.kendimizi güzel bi resmin içinde hissetik diyebilirim
aşağıda resmi var ama o bunu nekadar yansıtmış bilmiyorum.o an sanki
başka bi aleme geçtik gibi geldi bize,gölün arkasında bulunan dağlarda
kaçkar dağları asıl güzeliğide onlar oluşturyor diyebilirim.koşup göle
girmek istedim ama o kadar soğuk ki anlatamam,yok efendim daha öncede
gaz
a gelip böyle yüksek bi yerdeki göle
girip yüzmüştüm kısmı felç geçirmeme ramak kalmıştı adeta,o soğuğun
nasıl bir etkisi olduysa gözlerim flash olmuştu hiç görmediğim kadar iyi
gördüm bi süre etrafı..bir süre ilk gölün yanında durup hem dinlendik
hemde etrafı seyre daldık.şunları yazarken de ifade edebilirim ki
bulduğum ilk fırsata oraya tekrar gidicem ama bu defa kaçkarlarda
zirvede yapmayı kafama koydum bu sanki bi çocuğun hayalindeki bisiklete
binip pedal çevrimesi gibi işte o denli büyüledi burası beni..
ilk gölden ayrılıp danıştığımız kişilerin
söylediğine göre sola sapıp bi sırtı aşıcaktık böylelikle sırayla diğer
göllerede ulaşmış olacaktık ki bunlarada pek gerek kalmıyor aslında
çünkü gidilen patika o kadar belirgin ki sizi kendi götürüyor,daha
sonrasırtı aşar aşmaz diğer gölerde görünmeye başladı zaten yedi
gölerden dört tanesini en fazla görebiliyorsunuz diğer ikisi ise çok
daha uzakta yer alıyor ,bunlardan biri ufak diğeri ise baya büyüktü
ufağını bi yana bırakıp büyük gölle doğru aşağıya kaptırdık.
bu kareyi çekmek çok canımı yaktı çoook.makneyi
ayarla on saniyede, keskin kayaların üzerinden olanca hızla zıplayıp
ikimetrelik kayaya tırman otur poz ver derken..
saat 11:30 kadar göllerde vakit geçirdik.böyle
yerlere sabah erkenden çıkmak en iyi fikir diyebilirim hem serin havada
rahat rahat çıkıyorsunuz, hem sisi olmuyor,hemde erkenden vardığınız
içinde geriye değerlendirecek bolca vaktiniz kalıyor tabi sabah
kalkmasının çok can yakıcılığı dışında..(dene işte ölmezsin!).yarım
saatlik bi tempoyla cafemize tekrar vardık baktık mustafa abi orda
garibim ,bir
süre soluklandıktan sonra
önceki tercimde mıhlamayı seçen bn bu defa tercihimi bizzat orda
yetiştirilen alabalıktan yana kullanarak üçümüz yemek masasına çöktük bi
yandan götürdük diğer yandanda mustafa abiye ağzımız ekmek dolu
gördüklerimizi anlatta durduk..bir süre sonra aydere bi servisin
gideceğini öğrendik hemencecik pılımızı pırtımızı,yatağımızı
yorganımızız toparlayıp bize cafesini açan babacan abiye ve kızlarına
teşekkürlerimizi sunup gözümüz arkada orayı trabzon uzun gölle gitmek
üzere terk eyledik..
bizi aydere getiren servisteki abi bizi son
durağa bırakırken onun çamlıhemşine doğru gideceğini yanında oturan
elemanla sohbet ederken kulak kabartmıştım bnde buna binayen son durakta
inmeyip bizide çamlıhemşine kadar atabilirmisin dedim oda kabul
etti.ilçede inip bir süre tabana kuvet devam ettik taki bi petrol
istosyonuna varana kadar çıkışta biraz bekledik ve bir süre sora duran
bi araç ile tr
abzon yol ayrımına kadar
indik.ordan bir süre araç durdurabileceğimiz bi yer aramak üzere
yürümeye devam ettik,durduğumuz yerden bir kaç araçla rize çıkışana
doğru ilerledik.karadeniz yolu otostop için uygun bi yol değil kaldırım
kenarında demirler var araç durdurmak istiyorsanız demirleri aşıp yola
inmelisiniz yolda çok güzel olduğundan araçlar çok hızlı yol alıyor bu
da araç durdurmayı oldukça zorlaştırıyor.bir süre böyle devam ettikten
sonra bi araç sahibi daha rahat araç bulabilmemiz için bizi tırların
çıkış noktası olan bi kavşaktaki ışıkların önünde bıraktı.bir süre
ışıklarda araç bekledik daha sonra ışıklarda duran bi araca dışardan
bizide ileriye bırakabilirmisin tarzında bir kaç işaret yaptım bir süre
teredüt etti daha sonra hadi atlayın bakayım dercesine el işareti yapıp
bzi çağırdı.
aracına bindiğimiz eleman ile bir süre sohbet ettikten sonra onun tabiriyle biraz daha zorlarsan akraba çıkabiliriz deyişi bni durdu:).eleman muhasebe öğretmeni kendisi arhavide bnm yakın bi arkadaşımın okulundan arkadaşı çıkmazmı ve o da bnm gibi mersinde oturup artvinde görev yapıyor,kendisi bi arkadaşını görmek üzere trabzona gidiyordu bu bizim için çok iyi oldu. bir süre sağdan soldan sohbet edip onunla trabzona kadar gititk.
saat 16:00 gibi ibrahim bizi uzun göl yol ayrımında bıraktı.o yolda bir süre ilerleyip ne olur ne olmaz diye bitmekte olan erzaklarımızı tamamlamak üzere bi markete girdik.danıştığımız bir kaç kişi uzun göle 40 km re falan olduğunu,servislerinde sürekli geçtiğini söyleyip yayan mı gideceksiniz birader kafayımı kırdınız demesi üzerene 'he abi yayan gidicez' deyip iyice gıcık ettim onları.bi araçla
bi 4-5 km re kadar daha gittik bir süre araç beklesekte pek duran olmadı vakitte geç olmaya başlamıştı o sırada bi servis aracı geldi ve bizde binip gitmeye karar verdik kişi başı 8 tlye uzun göl servisine verip uzungöle doğru kaptırdık vardığımızda anladık ki iyiki de binmişiz servise yaklaşık bi saat sürdü yol arada birde ufak bi ilçede 15 dk mola verildi..
bi 4-5 km re kadar daha gittik bir süre araç beklesekte pek duran olmadı vakitte geç olmaya başlamıştı o sırada bi servis aracı geldi ve bizde binip gitmeye karar verdik kişi başı 8 tlye uzun göl servisine verip uzungöle doğru kaptırdık vardığımızda anladık ki iyiki de binmişiz servise yaklaşık bi saat sürdü yol arada birde ufak bi ilçede 15 dk mola verildi..
uzun gölle varır varmaz camiye koştuk namaz için değil tabi:)..çantalarımız bi kenara bırakıp bizde etrafa bakınmak için yanlarına çöktük.bn çadır kuracak yer arıyorum bir yandan da çadır kurmanın yasak olup olmadığını anlamaya çalışıyorum bazen böle yerlerde çadır kurmak ya komple yasak oluyor yada izinli belli bölgelerde kurabiliyorsunuz.etrafta bi bakındım da gözüme hiç çadır ratlamadı ,etraftan bi kaç esnaf dayıya danıştım yassak olmadığını istediğin yere kurabilirsin babacan dedi.nefret ediyorum bu yassaklardan bazen yasssak kardeşim yasssak hökömet yassak deyi' diyen suratsız biri çıkmadı en azından..
sonrasında bohçalarımızı sırtlayıp dolaşmak ve
bi yere kamp kurmak üzere ayaklandık.uzun göl gerçekten gördüğümüz
göller arasında en güzeli demiyelimde en derli toplusu diyelim.gölün
etrafını çevreleyen güzel bi yürüyüş yolu var,yemek yiyebileceğiniz
düzgün mekanlar olduğu gibi piknik yapmaya elverişli yerlerde
mevcut,pasiyon ve oteler gölün kıçına kadar yanaşmamış;dolaşmak ve
etrafı rahatça görmek için baya geniş bi alan var yani.çadırı nereye
kralım diye baya kararsız kaldık çünkü hem güzel bi görüntü hemde rahat
edebileceğimiz bi yer arıyorduk.
ve sonunda bulduk..hemde ne bulduk bu manzarayı
gören otel bile yok dyebilirim uzun gölün dibinde bulunan ne için
kurulduğunu bilmediğimz bi kulübenin önüne yerleşiverdik.çadırda rahat
bi uyku çekebilmek çin altını irili ufaklı taşlardan temizleyip bi
ağacın altına kurduk çadırımızı,tüm malzemelerimizi çıkarıp üstümüzü
başımızı değiştirip sırayla lavaboya gittik arkasından yemek faslını bi
an orta
bir süre böyle vakit geçirdikten sonra neolduysa birden bağlasan durmaz dedirten yaramaz weletler gibi dibinde bulunduğumuz klubenin camından içeri bakasım geldi, küçük odalardan oluşuyordu ve içerde kimse yoktu ve herhangi bir malzemede görünmüyordu yani bu demek ki pekte önemli bi yer değildi, sanki terk edilmiş gibiydi ki aynı zamanda içeri girmek içn kırık bir camıda vardı tabi tüm bunlar bu b
dan kadırmak için hızlıca hazır
yemeklerle bişeyler atıştırdık,sonrasında tüpte biraz sıcak su ısıtıp
sıcak çorbalarımızı ellerimize alıp gölü izleyip yorgunlumuzu def etmek
ve etrafı seyretmek üzere göl kenarındaki bi bankta oturduk. çadrımızn
yakında olmasıda eşyalarımızı gözlemlememizi kolaylaştımıştı böylelikle.
bir süre böyle vakit geçirdikten sonra neolduysa birden bağlasan durmaz dedirten yaramaz weletler gibi dibinde bulunduğumuz klubenin camından içeri bakasım geldi, küçük odalardan oluşuyordu ve içerde kimse yoktu ve herhangi bir malzemede görünmüyordu yani bu demek ki pekte önemli bi yer değildi, sanki terk edilmiş gibiydi ki aynı zamanda içeri girmek içn kırık bir camıda vardı tabi tüm bunlar bu b
nde şeytani kıvılcımlara yol
açtı.hem tayibi çağırdım ve çadırı toparlayalı dedm ne oldu hayırdır
dedi abi klübeyi görüyormusun bu geceyi orda geçiricez dedim ahşapta
kapalı bi alanda yatmak çadırda yerde yatmaktan bin kat iyidir hem
böylelikle kendimizide daha güvende hisederiz.tayipte bu fikrime katıldı
ve çadırımıı çarçabuk taparlayıp malzemelerimizi çantalarımıza koyduk
bu arada etrafta kimse bu tarfla ilgilenmiyordu sadece ilerde bizi
görebilen genç bi otopark görevlisi vardı ve burda bnm devreye girmem
gerekliydi bi yolunu bulup elemana slm verdim bir süre muhabet ettikten
sonra konuyu açıp biz geceyi kulübede geçirmeyi düşünüyoruz dedim bi
sıkıntı olur mu?artık nasıl bağladıysam eleman saolsun siz rahatınıza
bakın dedi hata ismimi alın eğer soran olursa biz onun arkadaşıyız deyin
dedi lakin hava biraz kararsın ondan sonra girin deyince eyvallah çekip
bu iş oldu deyip ordan ayrıldım.tayibe durumu anlatım ki bi sorun olsa
bile sonuçta kötü bi amacımız yok hırsız değiliz herhangi bir şekilde bi
yere zarar veren tiplerde değiliz sadece gece soğuk olduğu için çadırda
duramayıp buraya geçtik deriz hertürlü yer abicim valla..arkasından bn
penceredn içeri dalıp malzemelri içeri aldım bi de ne görüm içerde ufak
bi oda var hemde yataklı ki yastık battaniye çarşafına kadar temiz ve
tas tamam.tayip abiicm hiç niyetlenme bu yatak bnm deyip yatağa
kondum.kandime yatağı hazırladım arkadaşa da yer yatağı yaptık
eşyalrımızı içerde bırakıp odaı da kaatıktan sonra penceredn tekrar
çıkıp bu arada havada yavaş yavaş kararmayabaşlıyordu etrafta dolanıp
birz vakit oöldürmek üzere atık kendimizi dışarı..
artık baya rahatık hem yatacakyerimiz oldu hemde
eşyalarımız güvendeydi artık şimdi de.doya doya keyfini çıkara çıkara
geç aatlere kadar takılabilirdik şunuda eklemeden geçmek istemem uzun
gölün gece görüntüsü gündüzünden kat be kat güzel efendim.bnden size
eğer sevgiliniz yada eşiniz olurda buralarada yolunuz düşerse alın ve
gece uzun gölü seyreden bi banka oturup yıldızların altında göl
çevresind
eki ışıkların göle yansıyan o
harika görüntüsünü seyre dalın derim size gerisi size kalmış efendim.
gezerken dikatimizi çeken br diğer şeyde etrafın hınca hınç araplarla
dolu olmasıydı ilk başta bunun sanırım bi arap kfilesinden kaynaklandığı
görüşünü benimsedik daha sonra tanıştığımız ve sohbet ettiğimiz
kişileri bu durumu sorduğumuzda bunun tüm sezon boyunca böyle olduğunu
bunu sebebininde ağırlıkta suudi arabistan ve irandan gelen, çoğunlu
mslüman olan arapların akdenize gitmektense (ki bu durum onları için
rahtsız edici oluyor) karadenizde hem kendilerini ülkelerine oranla daha
rahat hisediyorlar hemde kurak bi coğrafyaya sahip olan orta doğuya
oranla burası onları oldukça büyülüyormuş.bu duruma ala ala deyip,
yolumuza devam ettik. kendimzide paso şımartıyoruz dondurmlar, çiğ
köfteler kolalarla son olarakta yanımıza biraz çekirdek alıp bankımıza
oturup..
gece saat 23.00 doğru penceremizden içeri atlayıp sabah sümeleye gitmek için uykuya daldık hemde ne uyku 5 gündür sağda solda yatan bn yumaşak bi yatağın üzerinde kendimi ne de mutlu hissetim arkadaş..sabah erkenden kalktık eşyalarımız toparlayıp kulübeden çıktık elimize eti burçaklarımızı ve suyumuzu alıp bir süre bankta oturup kahvaltımızı yaptık.dün akşamdan servisin saatini öğrenmiştik ordan ayrılıp servisin geişini bekledik ir süre sonra servis geldi binip trabzon merkeze doğru uyuduk diyelim:).
kendime geldiğimde trabzona varmıştık.araçtan
maçka yol ayrımında inip sümele manastırına doğru saat 9.30 gbi yürümeye
başladık durduğumuz 3-5 arabayla parça parça maçkaya kadar oldukça
hızlı bir şekilde geldik bunun sebebide bu ylun aynı zamanda erzuruma
gidyorolmasıydı sanırım bunuda yeni öğrenmiştim trabzondan erzuruma yol
olacağı hiç aklıma gelmezdi gerçekten.
maçka gerçekten çok tatlı bi ilçe bnm çok hoşuma gitti küçük ve gelişmiş bir çok şeyide bünyesinde barındırıyor ilçenin yanındanda ufak bidere geçiyor oralarada bank falan yapıp bu durumu değerlendirmişler zaten sümelanın burda olması (bu arada burdakiler sümele manastırına meryam ana diyorlar nereye gidyorsuz diye soranlara sümelaya deyince meryam anayamı diye cevap geldi hep)ilçenin sürekli hareketli bi yapıda olmasını sağlıyor yeşiline ve havasına da diyeceğim yok zaten yani kısacası tayin istiyenler yazabilirisniz:)
ilçede
ilerlerken birden bi tur takıldı gözüme acba bizide götürebilirlermi
diye yanaştım kapıya tam o sırada turdan sorumlu bi arkadaş idi aşağı
bzi götürebilirmsnz diye sordum o da bni tur rehberine götürdü onada
durumu kısaca izah ettim ve bzi kabul ettiler saolsunlar.hemen atladık
arabaya tur rehebri oldukça şakacı bi elemandı yol süresince mirofonda
konuşuken epeyce bize takıldı bu araç çok i
yi
geldi aynı zamanda sümelanın tarihini tam anlamıyla rehberden dinlemiş
olduk böylelikle.sümelaya geldiğimizde rehber arkadaş burdan sonra iki
yol olduğunu birinn sadece küçük araçlarla çıkılabidiğini diğerinin de
yaklaşık 40 dka süren ormanın içinden geçilerek gidlen bi patika yolu
olduğunu söyledi biz patikadan gideriz deyip bolca teşekkür edip
patikaya giden yola doğru kaptırdı acelemiz yoktu ki bize göre onlar 40
dkda çıkıyors bizim için bu yarıya düşürülebilirdi diye düşünüyorduk
tabi eğer çantalarımız bir yere emanet edebilirsek çantalarımızı
bırakacak bi yer aramak için dolanırken bi restront sahibi durumu
anlamış olacak bize seslenip çantalarınızı buraya bırakabilirsiniz dedi
bu bizim için çok iyi oldu.tırmanışa geçemden önce biraz enerji toplamak
için birer sneckers ve meyve suyu mideye indirdik ondan sonra versin
yardırmay başladık nasıl çıkıyoruz bi görseniz koşa koşa biz
çantalarımızla saatlerce böyle yokuş çıkıyoruz bu bize koyarmı birader
velhasıl 40 dklık yolu 15 dk ya çıktık tabi birazcık yoruldukta.yalnız
siz beni dinleyin sümelaya giderseniz patika yoldan çıkın. yavaş yavaş
çıkarsanız tadın doyum olmayan ve etrafınızı ağaçların kapladığı çok hoş
bi yürüyüş yapmış olacaksınız..
sümela hakkında pek bişey söylemeye lüzüm yok
okuyun öğrenin işte yormayın beni efendim..sadece bir kaç şey eklemek
istiyorum bu da bizm okul müdürünün meşhur sözüdür her toplandıdan önce
bir kaç şey söylemek istiyorum der bi saatten aşağı konuşmaz,çok severim
yalnız kendisini çook.çok baba adamdır.(burayı okur mokur işimizi
garantiye alalım:)ha benm diyeceğimde birincisi sümelayı asla o
kartposta
akşamı yasinde geçirdikten sonra ertesi gün gürcistana geçip, günboyu batumda vakit geçirip akşama doğru da saat 10.30 kalkan trenle tiflise geçip diğer günüde orda geçirip otstop yada trenle tekrar geri gelicektik. lakin yağmur bi türlü durmadı ki abicim sabaha kadar yağdı durdu.eğer sabah bile yağmur olmasaydı gitmeye hazırdık bunu kafamıza koymuştuk zaten bu gezinin en zor kısımları bitmiş en r
larda gördüğünüz gibi tam
anlamıyla bütünen göremiyorsunuz bu görüntüyü veren sadece bi kaç nokta
var diyebilirim.o krtpostalardaki görüntülerde karşı tepelerden çekilmiş
özel görüntüler olsa gerek yoksa mümkünü yok komple göremiyosunuz
bizde o kanıya kaplıdık çıktık hani sümela dedik resmen ona göre
bilginiz olsun.ikincisi ise bnm herzaman çok sinirlendiğim bi durum
arakadaş adamlar ta o yıllarda öyleki tüm duvarları o kdar güzel
resmetmişler bizm bi kısım tezek kafalılar o güzelim resimlerin
heryerine ismlerini kazımışlar çok büyük marifet gerçekten ismini
yazmasa ölecek pezevenk sanki.bildiğiniz bi çekiçle bilinçli olarak
gelinip tüm resimlerdeki insanların yüzleri kazılmış harap edilmiş ondan
sonra allah bin belalerını versin o kdar sövdüm ki orda.mahfetmişler
güzelim yapıyı adeta, bunları yakalyıp ıslatıp ıslatıp dövücen
kuruyuncaya kadar.işte gezerken beni rahatsız eden tek nokta budur.bu
tarihi yapıların bakımsız ilgisiz kalarak böyle hayvanca
mahfedilmesidir..
sümelada
saat 2 ye kadar vakit öldürdük.sonra inip çantalarımızı aldık bu sırad
yğmur hafiften başladı burdan sonra artvin arhaviye dönecek geceyi orda
geçirip bi sonraki gün gürcistana geçiş yapacktık.sonra bi üniversite
öğrencisi ile maçkaya maçkadanda çıkışnda bir süre bekledikten sonra
bulduğumuz bi araba servisi elemanlarıyla trabzon merkeze indik.burdan
sonrasının zahmetli geçeceği beliydi ç
ünkü
yolu daha öncede anlatmıştı araç durdurmak oldukça zor oluyor burda
fakat ona rağmen 23 araba bir kaç kamyonetbir iki cinsini türünü
bilmediğim araçla saat 5 gibi arhaviye vardık.vardık varmasına ama çok
fena bi yağmur yağıyor yarın gürcistana geçicez umarım bu böyle devam
etmez diyorum içimden,arkasından ben burda görev yapan ve daha önce
şırnakta birlikte çalıştığımız yasini arıyorm.dünya tatlısı bi adamdır
yasin. ki o ne zamandır bni çağırıp duruyordu ordan geçtiğimi öğrenip oa
uğramadığımı öğrenseydi çok fena kızardı bn de dün onu arayıp bi
aksilik olmazsa ona uğrayabileceğimi söylemiştim..yasini aramadan önce
bn berbere traş olmaya tayipte bize bir kaç çorap almak için bi noktada
buluşmak üzere ayrıldık..
berberden sonra yasini arayıp arhavide olduğumu
söyledim bekle geliyorm dedi bir süre sonra gelip evine geçtik saolsun baya
ilgilendi bnmle.banyoyu bile hazırlamıştı bnm için bn duşa girip bi
temizlenim derken o da mutfağa girip deli bi tava yaptı bize ölümüne
yedik diyebilirim hatta nasıl yapıldığını kafama kaydetim.arkasından bir
süre hasret giderici sohbetlere girdik.görüşmeyeli hayatımızda olan
değişikliklerden bahsedip durduk işte..
akşamı yasinde geçirdikten sonra ertesi gün gürcistana geçip, günboyu batumda vakit geçirip akşama doğru da saat 10.30 kalkan trenle tiflise geçip diğer günüde orda geçirip otstop yada trenle tekrar geri gelicektik. lakin yağmur bi türlü durmadı ki abicim sabaha kadar yağdı durdu.eğer sabah bile yağmur olmasaydı gitmeye hazırdık bunu kafamıza koymuştuk zaten bu gezinin en zor kısımları bitmiş en r
ahat gezeceğimiz kısmı
kalmıştı dağ bayır çıktıktan sonra şehirde keyifli bir tur atacaktık ama
o da hava durumu yüzünden mahfoldu.sabah tekrar interneten hava
durumuna baktım batum ve tifliste bir hafta yağış görünüyordu bu havada
gitmeninde hiç bi anlamı yoktu sonuçta zevk almadıktan sonra gitmek
biraz anlamsız olur deyip gürcistan ayağından vazgeçip onu daha sona
gerçekleştirmek üzere yasinle vedalaşıp artvine doğru giden dolmuşa atlayıp evin yolunu
tutup gezimizi sonlandırdık..