yola koyuldum.az gittim uz gittim dere tepe düz gitim de anca vardım desem öğretmen evine doğrudur öyleki şehir otagarları gibi..
epey dışarda yapmışlar ama o kaldırımdaki boylu boyunca uzun gece yürüyüşü tüm yorgunluğuma rağmen çekilir çileydi açıkçası..
obow ne yorulmşum tavaya kırılan yumurta gibi yapıştım yatağa.akşam üniversteden arkadaşım olan öznur ile konuşurken kendisi meğersem aslen erzincanlıymış eğer ordaysan şelalleye mutlaka uğra deyip bna bi rota belirliyor saolsun.
bilmezmisin e be kadın bu düşüncesiz filozof duydumu bir yer gitmeye..
çalışır er geç.gece iyi bir uykudan sonra zaten
dolaşırken kafamı bi koydumu yastığa sabah 07:00 gbi açıyorum gözümü.ha
bide nedense sabah kalkmak hiç mi hiç koymuyor adama aksine uyku tutmaz
oluyor
bayram sabahına uyanacak bebeler gbi, her an kalkmaya hazır.kahvaltımı yaptıktan sonracıma çağlayan şelalesini soruyorum öğretmen evi..
bayram sabahına uyanacak bebeler gbi, her an kalkmaya hazır.kahvaltımı yaptıktan sonracıma çağlayan şelalesini soruyorum öğretmen evi..
çalışanlarına.gecekondu gibi sağlam olmayan bi tarif aldıktan sonra siz sağ ben selamat deyip ayklarıma hadi başlıyalım beyler diyorum.bu oturaklardan erzincan cadelerinin bir çok yerinde var çok hoşuma gitti ama garip değilmidir ağacı yine onun ölüsü olan ahşabın içine koymak.ne demeye çalışıyoruz.ey ademoğulları..
mezarlığın içinde çocuk büyütmek gibi bişey bu..
merkez cami bu, alt katı da süpermarket oraya girip yol süresince lazım olacak bir takım yiyecek malzemesi alıyorum.süt,yulaflı bisküvü, konserve barbunya falan.yolda bir kaç kişiye daha danıştıktan sonra öğreniyorum ki..
çağlayana giden araçların bi durağı varmış
kalkıp oraya yöneliyorum genelde böyle ücra yerlere giden yolarda
otostopa pek yeltenmiyorum çünkü oraya giden pek araç olmuyor ki çok
düşük bi ücret karşılığı zamandan da tasarruf sağlayarak
varıyorsunuz.erzincanın anacaddelerini bağlayan kavşak burası burdan..
sağa kırıp aşağıya doğru..
devam ediyorum ve biraz ilerde durağı görüyorum lakin araçların saat 09:00 gibi kalkacağı söyleniyor bir saatim var daha yerimde duramıyorum boşa giden zaman açık musluk gibi canımı yakıyor rahaatSIZ ediyor adeta aşağı yukarı gidip..
ara caddelere bi göz atıyorum kapı aralığından bakan meraklı çocuklar gibi.sonra ilerde durağın az ötesinde boyacı bir abi takılıyor merceğime yanında bitiyorum anında..
slm verip oturduktan sonra hikayesini dinlemeye başlıyorum.bir yandan işini yapıyor bir yandan da bnm sorularıma cevap yetiştiriyor garibim ama yüzü hep neşeli nedense.etrafındakilerde takılıyor ona anlaşılan abi etrfın neşe kaynağı.yanındayken uzaklaştım sanki birden kendimi o yaşta bayram sabahı bu işi yaparken düşündüm de bu kadar mutlu olabilirmiydim acaba? ayrıca iki çocuğuda üniverstede okuyor..
abiyle otururken dibimizdeki direğe bağlı olan bu bi bisiklete çoook pis gıcık oldum.bağlı olmasaydı kesin bi tur atardım onunla.hatta o kadar binmek istedim ki etrafa bi göz attım sahibi falan yakınlardaysa gidip izin istim binmek için.nolur iki tur atsam ha nolur efendim..
ukte kaldı içimde valla.binicem üstüne vurucam kırbacı, vurucam kırbacı:)
sevdim abiyi servis kalkıncaya kadar kalkmam yanından gari.ahanda birlikteliğimizin resmidir buda.o da sevdi bni bi ara bıraktı tezgahını
sn idare et bn geliyorum deyip çekip gitti..
sonunda yola çıkma vakti geldi de çatı yıllar geçti sanki sevdiğim filmi izlerken araya sıvışan gıcık reklamlar gibi oldu bu bekleyiş.ha bide bir hedef olmasın önümde illaki ona varıcam yoksa yol süresince annesine bişey aldırmaya çalışan veledler kadar huysuz oluyorum.ondandır..
vardığımda beni saran mutluluk..,ondandır efendim.
ondan.şöförümüzde üniversteden terk kopuk bi eleman bakmayın gözlerinin kapalı olmasına özellikle koydum bu resmi daha bi neşeli geldi böyle.akşam kalmamı isteyip bna kendi yaptıkları ve bayada meşhur olan böğürtlem şarabından ikram etmek istiyor lakin derviş kalacağım yok..
diyorum.güneşin güzel ışıklarıyla ne de güzel yollardan geçiyoruz toprak yolu kaplayan solmuş yapraklar yokmu eğilip onlardan bir yastık doldurmak istiyor insan.bir kaç köylüyü yol süresince aralara girip köyüne bırakmak bu yollarla tanışmama sebep oluyor çok ta şukella oluyor,ağzım tatlanıyor.
yarm saat sonra varıyoruz şelaleye elemandan eyvallah isteyip atlıyorum araçtan lakin iki üç adım sonra fark ediyorum ki yol ücretini unutup vermediğimi
3 tl gbi bişey ama çok mahçup oldum sanki..
happy:).şelaleyi bi sosyal tesis benzeri çevrelemişler kapıdan girdikten sonra 20-30 adım ilerde.kimsecikler yok..
bayramın ikinci günü hangi aklı salim kişi şelaleye gelir ki .
ha, ben gelmem valla:)(içimdeki ikinci şahıs,tembel karekter üşengeç varlık)..
nede huzurlu bir yer, sonbaharın etkisi,vede kimsenin olmaması dahada bi tatlı yapıyor burayı..
tesiste şelalede bnm sanki,inanmazsınız ama bir kaç defa çığlık atım,
munzur çocuklar gibi her tarafı dolanıyorum iyiki sonbaharda gelmişim diyorum.sadece ama sadece doğayı duyuyorum şelaleyi,kuşları rüzgarı,sonbahar güneşini hisediyorum dha bi kıymete biniyor soğukta.o da bunun farkında ki arada bulutların arkasına gizleniyor tadımlık çıkıyor.
yazın belki olan kalabalıkta bunların hiçbirini..
yapamazdım.etraftaki melodi ruhumu dinlendirdi oturdum banklardan birine çıkardım sütümü lıkır lıkır içtim..
şelalenin alt kısmına gidip yüzümü yıkadım suyundan içtim, şişemi doldurdum,bnamı öyle geldi bilmiyorum ama çok güzel bir resmin içindeydim sanki,kendini bilmez bir fırça darbesiydim nereye konacağımı nereye renk vereceğimide bir türlü bilmiyordum.hertarafı görmek istiyordum..
bi ara öznur aklıma geldi aradım kendisini şelaleyi dinletim onada.
yapraklarını döküp çıplak kalmıştı ağaçlar ama hiçte çirkin değilerdi
kral çıplak demedim bnde ,kapatım gözlerimi ve ruhum ile dolaştım aralarında.dost oldum hepsiyle..
biraz daha yukarılara bakınmak üzere uzaklaştım.gerçekten beni derinden etkileyen bir yer oldu bunda da kesinlikle sonbaharın ve orda yalnız olamamın etkisi olduğunu düşündüm ve güzeldi,
bir bayan kadar güzel..
yukardaki bankta biraz oturdum.etrafı seyretim tabi rüzgarda şidetlenmeye başladı hafiften, belki hep vardı o
ama bn onun varlığını şimdi hisettim.gitme vaktim geldiğinden olsa gerek..kulağıma fısılda dı hadi yolcu yolunda gerek..
yaklaşık iki saati burda geçirdikten sonra haydi bakalım bize müsade misafirliğin kısası ziyadedir deyip kahve için ev kızına teşşekür edip..
zengin kalkışı yapmayıp haififten ayaklanıyorum.bir yandan da bırakmak istemiyorlar sanki bizi ev sahibeleri.kurumuş yapraklar ayağıma köstek olmak istiyorlar,ev kızı surat yapıyor, ağaçlar hüzne bürünüyor gitmeliyim dostlar gitmeliyim durursam ölürüm,ölür bu düşüncesiz filozof,
hem ben sadece geçiyordum..hadi sağlıcakla kalın..
deyip yolara atılıyorum saat 12 ye geliyor bugün tunceliyemi geçsem yoksa direk erzuruma mı gitsem diye bi münazere yapıyorum fakat farkediyorum ki hava giderek soğuyor ve bn yoldayken güneşi tepemde görmek isterim eve de biraz erken gidip dinlenmek isterim efendim.bir araç ile tekrar şehir merkezine geliyorum ordan bir kaç kişiye danıştıktan sonra erzurum yolunu tuturup kaptırıyorum oraya doğru şehri ikiye bölen bir yürüyüş yapıyor..
sürekli karşıma çıkan petrol ofisleriyle tekrar merhabalaşıyorum.
bu da erzincanın çıkışında olan biir petrol ofisinin bahçesinden.ne güzel nede tatlı bir mescit küçük bir kız çocuğunu süslercesine bir özenle yapılmış sanki.ilk defa böylesine rastladım..
yine bna öyle geliyor ki uzunca bir yürüyüş yapıcam, bunu yanımdan vızır vızır geçip arada bna bakıp bi anlam veremeyen araç sahiplerinden anlıyorum.yalnız aracı kullanan değil aracın içindeki herkes ayrı bir süzüyor sonra aralarında yazık,evsiz yada deli diyorlardır büyük bi ihtimalle nerden mi anlıyorum bakışlarından arkadaşım, bakışlarından..
şöyle biraz düşündüm de belki haklıdırlar hem aklımı hemde evimi arıyor olabilirmiyim?
sonunda çıkışı gösteren tabelaya vardım yalnız karşımda da bi jandarma birliği var artık akılandım ama makinamı hiç mi hiç o yöne doğrultmuyorum.bir kaç araç durdurmayı başardım fakat hiçbiri erzuruma gitmiyor, bilmediğim köy isimleri söylüyorlar.normalde parça parça yani köy köy ilçe ilçe ilerlemeyi severim fakat zamanım kısa 3.günüm ve bayram tatili 5 gün acele etmeliyim anlıyacağınız..
durmak bana haram deyip yola devam ediyorum.şunu bilirim yürüdüm mü üşümem,yürüdüm mü yorulmam,yürüdüm mü sıkılmam ozaman yürü be seyah yürü.çobanımız yaklaşık 200 koyunu idare ediyor tabi bayramın ikinci günü nedense üzüyor bu tablolar bni..
sürüde eşekleri görünce karşıya geçip bi kaç kare çekiyorum,o çobanın yanına da varıp sohbet etmek eşeklerlede bir tur atmak o kadar istiyorum ki ama araç bulamam gerekiyor.tekrar yoluma dönüp kolumu kaldırıp beni diyar diyar gezdiren anne ve dört kızını gösteriyorum araçlara.yaklaşık 40 dk ka bekledikten sonra içinde üç kişi bulunan bi araç yanaşıyor erzuruma gitmiyorlar ama yeter gari diyip söyledikleri fakat hakkında en ufak bir bilgim olmayan köye kadar götürmelerini.
istiyorum.yaşları 25 -30 arası erzincanda esnaf üç ahbap.bayramda 'balık tutmalıyız arkadaşlar' mantığıyla bir araya gelmiş üç kafadar.kafa bi milyon ellerinde biralar balık oltalarını alıp hiç bilmedikleri yalnız bir arkadaşlarından duydukları kadarıyla baya balık olduğu söylenen hiç birinin daha önce gitmediği,gidipte görmediği ve hiçbirinin daha önce balık tutmadğı bi grup.hadi çıkın işin içinden çıkabilirseniz..
yalnız aralarında kendimi o kadar rahat hissediyorum ki anlatamam.sonuçta bnm gibi nereye gittiğini bilmeyen bir grubum oldu lan diyorum.adres ile ilgili her kafadan bir ses çıkıyor dayanamıyor bnde bi kaç adres vermeye çalışıyorum,nasrettin hoca felsefesindeyiz bu saaten sonra artık 'ya tutarsa?'. espriler şakalar,adres hakkında tartışmalar havada uçuyor.iki saat ilerliyor adresi bilen arkadaş aranıyor söylediği köy ismini arıyoruz geri geliyor,alakası olmayan bir kaç köye giriyor adres soruyor sonra tekar devam ediyor, bazı yerlerde durup herkes araçtan çıkıyor yer analizi yapıyor tekrar yola koyuluyoruz.3 saatlik bir birliktelikten sonra(ki işin garip tarafı bn araca binerken bir kaç km'e ileri gidiyoruz atla birader mantığıyla binmştim) sağlam bir kaynaktan köyü epey bi geçtiğimiz sonucu çıkarılıyor ve bn dostlardan eyvallah isteyip çokta ücra olmayan bi yerde bırakmalarını istiyorm.kapıyı kapatıp bn dışarda onlar içerde kalıyor bir lösemi hastasının dediği gibi..
aşağıdaki resimdeki trafik aracı feyk sahte yani(ulan bizde o kadar ingilizce biliyoruz der gibilir kimileri..:), çok uzaktan gerçeğinden farksız yalnız, bir kaç şehirde uygulamaya konulmuş hız sınırnı aşma konusunda oldukça etkili bir yöntem efendim,tebrik ediyoruz fikrin sahiplerini..
araçtan indiğim yer burası lakin hiçte resimdeki gibi değil o derece sert bir soğuk şiddetli rüzgarın etkisiyle beni çatlatıyor adeta.saat 15:00 geliyor ve yaklaşık yarım saatir bekliyorum burda ve henüz herhangi bir araç durmadı.akşam olmasına karşın karşıda terk edilmiş bir kaç evi gözüme kestirip kötü bir ihtimalde geceyi geçirebileceğim yer olarak belirliyorum.bir daha soğukta yola çıkarsam diyorum.diyorum ama kime:)
göz gezdiriyorum sağda solda bni rüzgardan koruyacak sığınacak bir yerde yok, ki az içeri girsem herhangi bir araç durdurma ihtimalim sıfırlanır.böyle uzun yolarda araçlar çok hızlı geçiyor ve bn araç sahibi tarafından görünmez olabiliyorum, hani görse bile o hızla durması yani fren yapması,bnm 1,80 boylarında çıtı pıtı mini etekli bir sarışın olmamı gerektiriyor.
neyseki uzaktan görünen bir tıra daha el kaldırıyorum umutsuzca lakin duruyor,böyle uzun bekleyilerden sonra bni geçip ilerde duran araca oğru mesafey koşarken işte o kendimce başarıyla harmanlanmış mutlu anı yaşamak istiyorum,
an'lar , sadece an'lar.
irandan erzuruma yük götüren aslen azeri olan ismini söyledikten hemen sonra unutuğum çat pat türkçesiyle azeri karması bir dili olan yalnız insanlığından kesin kez emin olduğum bir tır şöförüyle yola devam ediyorum.insanlığını anlamamın sebebi bni arabasına alması değil efendim araca biner binmez titireyen vucudumdan üşüdüğümü anlayıp oturduğum koltuğun ısıtmasını açmasıyla bu düşüncemi destekliyor bna sıcak salep ikramıyla tesçiliyorum..
devam edicez..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder